Kaderin Sessiz Çığlığı
Daha kitabın başındayken okumaktan vazgeçip kapağına bakarak “Sen okunacak gibi değilsin,” demek; daha yolun başındayken yaşamdan vazgeçip kadere isyan etmektir.
Her insana verilmiş bir ruh ve bir kader vardır. Yaşam, bir tercih meselesidir. Bu ölümlü dünyadan herkesin bir gün ayrılıp toprağa karışacağı kesin. Peki ya ölümü kadere bırakmak yerine intihar etmek? Bu da bir tercihtir.
İntihar eden insanların bir kısmı, girdikleri bunalım ve depresyon sonucu anlık düşüncelere yenik düşer. Bir kısmının intihar sebebi ise çocukluğa dayanır. Çocukluk, hayatımızın nasıl şekilleneceğini büyük ölçüde belirler. Küçükken yemek sofrasında aile bireyleri tarafından aşağılanıp ya da şiddet gördükten sonra genellikle yüzümüzü yıkamamız için lavaboya gönderiliriz. Ardından sofraya geri dönülür ve herkes hiçbir şey olmamış gibi yemeye devam eder. Bu çocuk büyüdüğünde, kötü muamele gördüğü yerde kalmaya devam eder.
Küçükken dış görünüşüyle aşağılanan kişi, zamanla kendini güzelleştirmeye çalışır. Önce kendisine, sonra topluma güzel olduğunu kanıtlamak ister. Genellikle bu kişilerde bir "güzellik takıntısı" gelişir. Bu kişi, zamanla dış görünüşünden tiksinebilir ve bu durumun sonu intihara kadar gidebilir.
İntihar edenlerin bazılarıysa suç işleyenlerdir. Bir insanın canını aldıktan sonra, belki bir süre sonra vicdanıyla baş başa kaldığında her şeyin farkına varabilir. İnsan, en çok vicdanına yenilir. Belki de bazıları, vicdanıyla baş başa kalmamak için bir insanın canını aldıktan sonra intihar eder.
Bize bir kez verilen bu canın, bu ruhun, bu hayatın çok kıymetli olması gerekirken; insan neden intihar eder ki?
Şimdi size kendi düşüncemi açıklayacağım...
Tanrı’nın verdiği bu kutsal can çok kıymetli. Asıl sorun, insanın kıymet bilip bilmemesi. Tanrı’nın vermiş olduğu bu canın, bir hastalık ya da başka bir insan tarafından alınmasındansa, insanın kendi elleriyle son vermesi kulağa daha mantıklı gibi geliyor. Ama her sorununu çözemeyen herkesin intiharı bir çözüm sanmasına da karşıyım. Sadece, kendi açımdan Tanrı’nın verdiği bu canın bir hastalık ya da başka biri tarafından alınmasını istemiyorum.
Tanrı’nın yazdığı bu kaderi yaşıyoruz. Her çileyi, her derdi, her acıyı çekiyoruz. Bu acıları yaşatanlar da aslında Tanrı’nın yazdığı kaderin birer parçası. Sen gel, bana bunca acıyı çektir; sonra bir de gelip canımı al (!)