Başlıksız Bir Piyano

Eski apartmanın üçüncü katındaki daireden her akşam aynı saatlerde bir piyano sesi yükselirdi. Ne bir melodi tamamlanırdı, ne de bir başlangıç olurdu o seslerde. Sanki bir hatıra, yarım kalmış bir cümle gibi; birkaç tuş dokunuşu ve sessizlik… Hep aynı. Hep eksik. 

Dairenin sahibi, 70'lerine yaklaşmış, saçları gümüşe dönmüş bir adamdı: Münir Bey. Yıllar önce müzik öğretmeniymiş, karısıyla birlikte piyano çalarmışlar. Ama karısı öldüğünden beri, hiçbir şarkıyı baştan sona çalmamış. Her akşam, onun en sevdiği parçadan birkaç nota... Sonra durur. Belki ağlar. Belki sadece boşluğa bakar. 

Apartmanın yeni kiracısı, 16 yaşındaki Defne, piyanoyu ilk duyduğunda büyülendi. Her gün, pencerenin kenarında oturup o birkaç notayı dinledi. Bir akşam cesaretini toplayıp kapısını çaldı Münir Bey’in. 

“Devam etmiyorsunuz,” dedi utangaç bir sesle. “Melodi yarım kalıyor.” 

Münir Bey, gözlüklerinin ardından baktı kıza. Yüzünde kırışmış ama unutulmamış bir acı vardı. 

“Çünkü o olmadan tamamlanmıyor,” dedi. “Bazı melodiler iki kişi ister.” 

Defne, bir şey demedi. Sadece başını sallayıp gülümsedi. Sonraki akşam, yanında küçük klavyesiyle geldi. 

Ve ilk kez, apartmanda bir şarkı sonuna kadar çalındı.