Çiğnenen Gül
"Bu gülü sadece sana armağan edeceğim. Bu gül bağlayacak sevgimizi," dedi Cecilion, elindeki narin çiçeği Carmilla’ya uzatarak.
Carmilla bir an duraksadı, başını hafifçe yana eğerek Cecilion’u baştan aşağı süzdü. Dudaklarında alaycı bir gülümseme belirdi. "Bu gül mü fethedecek bu yüce kalbimi?" diye sordu kibirle. Ardından başını geriye atıp kahkaha attı. "Giderim dağlara, taşlara… Güzelliğimi kazıyan Helcurt’a. İşte o zaman bu yüce kalp onun olur, ölümü görür hislerimi göremezsin!"
Cecilion, önce elindeki güle, sonra Carmilla’ya baktı. İçinde beliren hüzün, yüzüne gölge gibi düştü. Gülü usulca yere bıraktı. Carmilla, topuklu ayakkabısıyla çiçeği acımasızca ezdi. Çiğnenen yapraklar rüzgârın etkisiyle sağa sola dağıldı.
Cecilion, bir fısıltı gibi mırıldandı: "Bu muydu dillerden düşmeyen aşk? Çiğnenen bir gül kadar değersiz miymiş?"
Carmilla, hafifçe başını eğerek ona yaklaştı. Dudakları Cecilion’un yanağına zarifçe dokundu. "Bu zamana kadar olan aşkın hatrına," dedi soğukkanlı bir sesle. Sonra arkasına bile bakmadan uzaklaştı.
Cecilion olduğu yerde kaldı. Rüzgâr, ezilmiş gül yapraklarını önüne sürüklerken içindeki boşluk, her şeyden daha ağırdı.